There only exists ideas. Ideas are forever.

There only exists ideas. Ideas are forever.
There only exists ideas. Ideas are forever.

27 Nisan 2014 Pazar

RELAKS OL GÜZEL TÜRKÇEM PROBLEM YOK!


   
  ‘Dil canlı bir varlıktır. Doğar, gelişir ve ölür.’ Dilin genel tanımını yaparken bu cümlelere çok sık başvururuz. Gerçekten de canlı bir varlık olarak dil, bu evrelerden geçer. Kimi çok uzun yaşar, ulu bir çınar gibi asırlara meydan okur. Kimi içerisinde doğmuş olduğu uygarlığın yıkılmasıyla son bulur. Kimi de daha doğarken ölür. İşte bu dil çeşitliliğinin içerisinde, asırlara meydan okuyan ulu çınarlardan biri olan Türkçe diğerlerinden apayrı bir konuma gelmiştir. Dünyanın en zengin dillerinden biri olan ve aynı zamanda dünyada en çok konuşulan 5. dil olma özelliği taşıyan Türkçe ne yazık ki daha uzun yaşatılması gerektiği yerde ‘katledilmektedir’.

      Dünyada Türkçe’yi konuşan insan sayısı 220 milyon olarak tahmin edilmektedir. Peki bu 220 milyon insanın konuştuğu dil gerçekten Türkçe mi? Bu 220 milyon insandan kaçı Türkçe’nin dil özelliklerini biliyor? Ya da bu insanlardan kaçı Türkçe’yi daha uzun yıllar ayakta tutmak için uğraşıyor? ‘Türk demek Türkçe demektir. Ne mutlu Türküm diyene!’ diyen  Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözündeki ‘Türk’ tanımına acaba bu insanların kaçı uyuyor?

      Küreselleşen dünyada dillerin birbirlerinden etkilenmemesini beklemek imkansız. Ama günümüzde insanların dil etkileşimini ne kadar yanlış anladıkları ortada. İşte bu diğer dilllerden, özellikle de dünya dili olarak görülen İngilizce’den, yanlış etkilenme konusunda ulu çınarımıza en büyük darbeyi kendimiz indiriyoruz.

     Türkçe’nin içerisine giren yabancı sözcükler, onu küçük birer kurtçuk gibi içten içe yiyip bitiriyorlar. İnsanlar konuşurken sadece bu yabancı kelimeleri kullanmakla kalmıyor, bir de bu kelimeleri Türkçe kelimelerle birleştirerek kullanıyorlar. ‘Rahat ol’ yerine ‘relaks ol(hatta yazı dilinde relax ol)’ , ‘sorun yok’ yerine ‘no problem’, ‘tamam’ yerine ‘okay/okey’ demenin tercih edildiği bir Türkçe konuşuluyor. Bir kişi diğerinin giyim kuşamını beğendiği zaman ‘Çok havalı olmuşsun.’ demek yerine ‘Çok cool/kuul olmuşsun.’ demeyi tercih ediyor. Ve üstüne üstlük kimse de ‘Cool ne demek?’ diye sormuyor. Bunlar sadece birkaç örnek ama herbiri dilimizin ne denli yozlaştığının kanıtları.Bu kelimeler adeta kendi dilimizin birer parçasıymış gibi kullanılıyor.

    Dil, bir toplumun benliğini oluşturmasındaki en büyük yapı taşıdır. Bu bağlamda dil, bir toplumun kültürünün en önemli ögesidir. “… Bir ülkenin yönetimini ele alsaydım, yapacağım ilk iş, hiç kuşkusuz dilini gözden geçirmek olurdu. Çünkü dil kusurlu ise, sözcükler düşünceyi iyi ifade edemez. Düşünce iyi ifade edilemezse, görevler ve hizmetler gereği gibi yapılamaz. Görev ve hizmetin gerektiği şekilde yapılamadığı yerlerde adet, kural ve kültür bozulur. Adet, kural ve kültür bozulursa adalet yanlış yollara sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne  yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir !.. “ diyen Çinli bilge Konfüçyüs dilin bu anlamda ne kadar önemli olduğunu çok güzel bir biçimde vurgulamıştır.

    Peki Orhun Yazıtları’na kadar dayanan 1300 yıllık bir yazılı geçmişe sahip olan Türkçe nasıl ayakta tutulabilir? İlk olarak insanlara dillerinin ne kadar önemli olduğu bilinci aşılanmalıdır. Okullarda yabancı dil öğretim seviyesi ilkokul 4. sınıfa kadar indirilirken, Türkçe’nin sadece zorunlu ders olduğu için okutulması algısından vazgeçilmelidir. İngilizce’ye ve diğer yabancı dillere verilen değerin çok daha fazlası Türkçe’ye verilmelidir. Türkçe’yi kurtarma ve geliştirme yolunda bir devrim yapılmalı ve eğitimciler bu devrime önderlik etmelidir. İnsanlar, özellikle de genç nesil, Türkçe’yi sosyal paylaşım sitelerinden değil kitaplardan öğrenmelidir. Devletin dilin gelişimi için belirli bir bütçe ayırmasına ihtiyaç vardır. Ve en önemlisi de insanlara konuştukları bu dilin ne kadar önemli olduğunu hisssettiririp onlara bu dili sevdirmek gerekmektedir. Bizden sonraki nesillerin de bu ulu çınarın gölgesinden mahrum kalmamaları için, Türkçe’yi korumak için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Unutulmamalıdır ki ; dilini kaybetmiş bir toplum aslında benliğini kaybetmiş demektir.

 

 

Kaynakça:

turkoloji.cu.edu.tr/DIL%20SORUNLARI/ayse_bascetincelik_dil_toplumun_onurudur.pdf

 

Oğuz Erdem ÜRKMEZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder