There only exists ideas. Ideas are forever.

There only exists ideas. Ideas are forever.
There only exists ideas. Ideas are forever.

15 Kasım 2014 Cumartesi

Varsa Şekliniz Türkiye'ye Bekleriz

Varsa Şekliniz Türkiye'ye Bekleriz
          Türkiye Cumhuriyeti, henüz 100. yılını doldurmamış bir ülke olmasına rağmen gelişmişlik konusunda önemli aşamalar kat etmiştir. Günümüzde Türkiye, Orta Doğu ve Balkanlar'da önemli bir coğrafi güç olarak dikkate çekmektedir ve G20 ülkelerinin de önemli unsurlarından birisidir. Fakat tüm bu olumlu gelişmelere rağmen, uzun yıllardır "gelişmekte olan ülke" kategorisinden sıyrılmayı başaramamıştır. Bana göre bunun iki önemli nedeni vardır: niteliğe değil niceliğe önem verme ve nedene değil şekle yoğunlaşma.
            Öncelikle, son 20 yılda ülkemizdeki üniversite sayısında önemli bir artış olduğu su götürmez bir gerçektir. Buna paralel olarak artan üniversite öğrenci kontenjanları genç nüfusa bir üniversitede okuma ve kendisi geliştirme imkanları sunmaktadır. 2002 yılında 76 olan üniversite sayısının günümüzde 168'den fazla olduğu düşünüldüğünde, ülkedeki gelişmişlik ve iş gücü oranında olumlu yönde bir artış gözlenmesi beklenmektedir. Öte yandan, yeterli altyapı ve üstyapı çalışmaları oluşturulmadan açılan üniversiteler, akademik anlamda ülkemizdeki kısırlığa "üniversite-bilimsel" makale oranı baz alındığında kötü yansıdığı gibi, yetiştirilen öğrencilerin kalitesini de düşürmüştür. Örneğin, üniversitelerin edebiyat fakültelerinde sınıf mevcutlarını 50-80 kişi arasında tutmak ve zemine sabitlenmiş sıralarla bu öğrencilerden fikirlerini sınıf ortamında tartışmayı beklemek veya hocadan sınıftaki her öğrenciye eşit ilgi göstermesini beklemek ve performans ödevleri ile öğrenciyi okul dışında dahi sosyal bilimler sınırları içerisinde tutmasını beklemek hayalcilik değil de nedir? Buna ek olarak, artan öğrenci sayısına uygun olarak planlanmayan özel sektör ve kamu çalışma alanları ise maalesef üniversite öğrencilerini gerektiği gibi istihdam edememe sorununu beraberinde getirmektedir. Yalnızca üniversite sayısını ve öğrenci kontenjanını arttırarak ülkeden daha iyi yazar, eleştirmen, mühendis, iktisatçı çıkmasını beklemek, yani niteliğe önem vermeden niceliğe bağımlı olmak Türkiye'yi bir otuz yıl daha gelişmekte olan ülke olmaktan bir adım öteye götüremez.
            Gelelim güzel ülkemizin bana göre ikinci en büyük sorununa: şekilcilik. Türkiye birden plansız olarak geliştiği için, Batıyı örnek alarak yaptığı uygulamaların çoğu toplum tarafından tam manasıyla kavranamamış ve sadece şekilde kalmıştır. Bunun en akla gelen örneği Türk Eğitim Sistemi'dir. Ülkemizdeki eğitim sisteminin Batıyı özellikle ABD'yi örnek aldığı bilinmektedir. Eğitim bilimlerinde kullanılan bir çok teknik Batılı yazarlar tarafından kendi ülkelerindeki gereksinim ve uygulamalar gözlenerek üretilmiştir. Ülkemiz de muasır medeniyetler seviyesini yakalamak adına bu yöntem ve teknikleri uygulamaya çalışmaktadır. Fakat, kopyala ve uygula mantığı güdülerek alınan bu bilimsel çalışmalar, ülkemiz koşulları dikkate alınmadığı için sadece teoride kalmakta ve öğretmenler tarafından pratiğe dökülememektedir. Bizdeki sınıf mevcutlarının yer yer 30'ları bulması ve toplumun sosyo-kültürel yapısı düşünüldüğünde zaten aksi de mümkün değildir. Örneğin, yabancı dil öğrenmedeki başarısızlık ülkemizin henüz çözüme ulaşmayan sorunlarından birisidir. Şeklen bakıldığında Türkiye'deki öğrenci de aynı Batılı bir ülkenin öğrencisi gibi kağıt üzerinde "communicative method" kullanılarak öğrenci merkezli, konuşma, dinleme ve yazma becerilerine eşit ağırlık verilen ve dilbilgisi üzerinde aşırı zaman kaybının olmadığı bir eğitim programında eğitim görmelidir. Fakat merkezi bir eğitim sistemi ile üniversitenin kazanıldığı ve bu sistemde sayısal, eşit ağırlık ve sözel alanlarında yabancı dile yer olmadığı bir yerde İngilizce öğretmeninin dersin önemini aileye ve öğrencilere kavratmadaki başarısı çok sınırlıdır. Buna ek olarak, yüksek sayıdaki öğrenci sayısı ile sınıf yönetimini sağlamak bile başlı başlına büyük bir işken, öğretmenden her çocuk ile konuşma pratiği yapması veya sınıfta sessiz bir ortamda dinleme çalışması yapmasını beklemek akıl karı bir iş midir? Bunun sonucunda ülkemizdeki yabancı dil öğretimi Batıyı taklit eden "şekilci" bir sistem olmaktan öteye gidememektedir.
            Sonuç olarak, Türkiye'de gelişmiş bir ülke için yapılması gereken en önemli şeylerin başında ülkemiz sorunlarına uygun ve aceleci olmayan, gerçekçi bir plan yapılmalıdır. Bu plan 5 yıl ile sınırlı kalmamalıdır ve keyfi değiştirilmemelidir. Planı yaparken atılacak adımların sayısına değil kalitesine önem verilmeli ve de bunların uygulanabilirliği yani şekilde ( teoride ) kalmaması dikkate alınması gereken başlıca etmenlerden olmalıdır.

Cengiz Güler

PAU İngiliz Dili ve Edebiyatı


1 yorum:

  1. Bir kişi çok şey değiştirebilir, belki de o bir kişi sizsinizdir efendim :)

    YanıtlaSil